Çellonun Tarihçesi

Çello bir diğer adı ile Viyolonsel; Keman, viyola ve kontrbas ile aynı ailedendir. Yaylı ailesinin en büyük ikinci enstrumanı olan çello 16. Yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmıştır. Çellonun atası kabul edilen “Viola da gamba” isimli çalgıysa 7 telli ve perdeli bir çalgıdır. Çelloyu başlangıçta 5 telli olarak çıkarmışlardır, bu çalgıyı sadece orkestralarda bas sesleri destekleme amaçlı kullanmışlar 18. Yüzyıla doğru ise tek başına belirgin bir çalgı olarak meydana çıkmıştır. Antonia Vivaldi, Luigi Boccherini gibi besteciler yalnızca çello için suitler yazarak daha da öne çıkmasını sağlamışlardır. 19. yüzyıla gelindiğinde ise çello için konçerto ve benzeri eserler Johannes Brahms ve Antonin Dvorakgibi isimler tarafından yazılmaya başlanmıştır.Bu dönemde tek başına bir enstruman olarak da anılmış ve orkestradan kopmuştur. 20. Yüzyılda ise Sergei Prokofev ve Dmitri Shostakovich gibi besteciler çello’nun olanaklarını keşfedip daha ayrıntılı bir şekilde inceleyerek solo enstruman olarak geliştirmişlerdir. İnsan sesine en yakın enstruman olarak bilinen çellonun tınısı ise bir kemana göre çok daha pes ve daha baskındır. Karşıdan bakıldığında bir kadın vücudunu andırır, iki yanında “ f ” deliği dediğimiz iki adet el yazısı ile yazılmış f harfine benzeyen ses delikleri bulunur. Bu delikler sesin çıkış noktasıdır. Dört telli bir çalgıdır,tellerin isimleri ise Do – Sol – Re – La şeklinde sıralanır , görüldüğü gibi beşli akord sistemi uygulanır, ses genişliği ise dört oktavdan fazladır. Günümüze kadar kalabilen çelloların bazıları 1560’lı yıllarda Andrea Amati tarafından yapılmıştır. Günümüze kadar kalmış olduğu gibi ilk çelloyu piyasa süren müzisyende Andrea Amati’dir.Çalarken yine bir keman, bir viyolaya göre daha çok kuvvet isteyen bu çalgıyı günümüzde icra ederken sadece klasik müziğin icrasında kullanılmadığını da hatırlatmak isteriz. Günümüzde Klasik müziğin yanı sıra Türk müziği, Jazz müzik, Folk ve Pop müziktede kendine yerler edinmiştir.

Çello kursu İzmir // İzmir çello dersi